Güncel
Formula 1’in yeni macerası: Azerbaycan
zerbaycan tarihinde ilk kez bir Formula 1 yarışına ev sahipliği yapacak. Sokak yarışı olarak düzenlenecek bu organizasyon, Azerbaycan'a ne katar veya bu ülkeden neler götürür?
Azerbaycan bu ay içinde, 67 yıllık Formula 1 Dünya Åžampiyonası’nın bir yarışına ev sahipliÄŸi yapan 32. ülke olacak. Peki Azerbaycan neden seçildi? Bakü’deki cadde pistte bizi neler bekliyor? Daha da önemlisi Grand Prix yarışı düzenlemek Azerbaycan’a neler kazandıracak?
Åžampiyonanın deÄŸiÅŸen çehresi…
Formula 1, geleneksel olarak Avrupa bazlı olan bir spor. Sporun anavatanı olan Avrupa kıtası, hem takımların merkezlerinin tamamına, hem de yarışların büyük çoÄŸunluÄŸuna ev sahipliÄŸi yapıyordu… ta ki 2000’lerin başına kadar.
Ancak, milenyumla beraber takımların artan bütçeleri ve F1’in yatırımcıların bitmeyen para hırslarının karşılandığı iki ana kalem olan TV yayın ve pist organizatör gelirlerini arttırabilmek adına, Formula 1 yavaÅŸ yavaÅŸ kendi vatanından, Avrupa’dan uzaklaÅŸmaya baÅŸladı. Fransa, San Marino, Almanya’daki ikinci yarış ve Portekiz gibi geleneksel yarışlar birer birer takvimden çıkarken; yerlerine F1 kültürünün yerleÅŸik olmadığı ancak sıcak paranın kolay bulunabildiÄŸi Malezya, Bahreyn, Çin, Singapur, Abu Dhabi, Güney Kore, Hindistan, Amerika, Rusya ve Meksika gibi ülkeler girdi. Malezya, Bahreyn, Çin, Singapur, Abu Dhabi gibi ülkeler kendilerine takvimde saÄŸlam birer yer buldu. Öte yandan Güney Kore ve Hindistan’ın maceraları çok daha kısa sürdü. Aslında Türkiye GP’sinin takvime girmesi de, bu furyanın ortasına denk gelmiÅŸti. Sporun geleneksel ülke ve pistlerinden birer birer koparak, Orta ve Uzak DoÄŸu’ya, zengin ülkelere yönelmesi, F1’in çekirdek fanlarının hiçbir zaman hoÅŸuna gitmedi.
Dükkanı yarış yapan ülkeler döndürüyor…
Bu deÄŸiÅŸimde, ÅŸampiyonayı döndüren kaynağın içinde, organizatör ülkelerin ödedikleri yarış yapma bedelinin büyük rol oynamasının payı var. Yarış organize eden her bir ülke, yılda 33 milyon dolar civarında bir bedeli Formula Bir Yönetimi – FOM’a ödüyor. Ãœstelik bu ortalama ücretler, her sene %10 civarında da artıyor. Bu nedenle de, gerçekten ekonomisi kuvvetli olan ülkeler takvimde yer alabilirken; ekonomik anlamda kendi çarkını döndüremeyen Güney Kore ve Hindistan gibi ülkeler kısa süre içinde takvimden çıkmak durumunda kalıyor.
Dünya Bankası’nın 2012 ekonomik verilerine göre konuÅŸursak; 2016 sezonunda, dünyada Gayri Safi Milli Hasıla açısından en zengin 10 ülkenin sekizi (ABD, Çin, Japonya, Almanya, Ä°ngiltere, Brezilya, Rusya, Ä°talya) takvimde yer alıyor. Bu listede yer alıp F1 düzenlemeyen iki ülke Hindistan ve Fransa ise, daha çok hükümetlerin yarışı desteklemek istememesi nedeniyle ÅŸu an yarış düzenlemiyorlar. Ancak Hindistan 2011-13 arası üç sene üst üste F1’e ev sahipliÄŸi yaptı. Fransa ise 1906’da Grand Prix adı altındaki ilk büyük ödül yarışının düzenlendiÄŸi yer ve 2008’e kadar düzenli olarak F1’i organize etti.
Ara sıra bu şekilde takvimden çıkan yarışlar olsa da, resmin geneline baktığımızda ülkelerin şampiyonaya karşı olan ilgisi her sene biraz daha arttığından, Formula 1, takvim anlamında sıkıntı çekmiyor. Hatta bu sene, 21 yarışla tarihin en çok yarış yapılan sezonunu yaşıyoruz. Peki ama bu kadar pahalı bir iş, neden bu kadar ilgi çekiyor?
F1’in turizm, tanıtım ve ekonomik katkıları…
Dünyanın en çok izlenen yıllık spor organizasyonlarından birisi olan Formula 1, sezon boyunca 180’in üzerinde ülkede, yaklaşık 500 milyon izleyiciye ulaşıyor. Bu sayı, yarış yapmanın beraberinde getirdiÄŸi muazzam bir tanıtım gücünün bir göstergesi aslında. Bu tanıtım gücünün paralelinde, turizm ve ekonomik bacakları da birlikte deÄŸerlendirmek lazım.
Yarışları yerinde izlemek için, yarışın yapıldığı yere baÄŸlı olmak kaydıyla on binlerle ölçülen sayıda F1 fanı, o yarışı ve dolayısıyla o ülkeyi ziyaret ediyor. Daha önce yapılan araÅŸtırmalarda, bir seyircinin günde ortalama 300 dolarlık bir harcama yaptığı ve genelde yarış yapılan ülkede ortalama dört gün geçirdiÄŸi görülmüştü. Dolayısıyla seyirci başına ortalama 1200 dolarlık bir gelirden bahsediyoruz. Ãœstelik bu gelirden tatil beldelerinde olduÄŸu gibi sadece ‘her ÅŸey dahil’ konseptiyle çalışan oteller deÄŸil, yarışın yapıldığı ÅŸehrin tüm ekonomik unsurları faydalanıyor.
Gelen seyirci uçak biletinde mümkünse yerel firmadan bilet alıyor (zaten bu nedenle Gulf Air, Singapore Airlines ve Etihad Airways kendi ülkelerindeki yarışa isim sponsorluğu yapıyor) ; yarış için tribün bileti satın alıyor; üzerine toplu taşıma kullanıyor veya araba kiralıyor; araba kiralarsa ona benzin alıyor; yemek yiyor; akşam bir yerlerde bir eğlence mekanına gidiyor; sevdiklerine hediyelik eşyalar alıyor. Oteller doluyor, fiyatlar artıyor, bazı işletmelerde geçici istihdamlar yaratılıyor. Bu kalemleri arttırmak da mümkün.
İşte yerel ekonomiye yapılan bu katkılardan dolayı, yarışlara hükümetler, eyalet hükümetleri, belediyeler gibi yerlerden kamu bütçesi sağlanıyor.
Azerbaycan da artık dünya liginde…
Bu katkıların dışında, iÅŸin prestij kısmında da büyük bir getiri var. F1’i düzenleyen ülke organizasyon yapma kabiliyetini, ekonomik gücünü, teknolojisini, uluslararası prestijini göstererek ve dünya üstündeki bilinirliÄŸini arttırarak; bir bakıma dünyanın en geliÅŸmiÅŸ ülkeleri arasında ‘ben de varım’ diyor. Belki gelecekte ev sahipliÄŸi yapmak isteyeceÄŸi Olimpiyatlar, Dünya Kupası, Avrupa Futbol Åžampiyonası gibi dev organizasyonlar için prova yapmış ve kendisini kanıtlamış oluyor. Dünya üzerinde hangi ülke adının ABD, Avustralya, Ä°ngiltere, Japonya, Kanada gibi geliÅŸmiÅŸ ülkelerle beraber anılmasını istemez ki?
Ä°ÅŸte Azerbaycan da, tıpkı Türkiye’nin 11 yıl önce yaptığı gibi bu devlerin arenasında yerini almaya, bir bakıma bütün dünyaya ‘ben geliÅŸtim, deÄŸiÅŸtim, büyüdüm, artık ben de varım’ demeye hazırlanıyor. Öte yandan Azerbaycan’daki yarışın Avrupa GP’si adıyla anılmasının, belki de ülkenin Batı ile olan yakınlaÅŸması açısından baktığımızda sembolik bir anlamı da var.
Ayrıca Azerbaycan’ın yarışı, sabit bir yarış pistinde deÄŸil; baÅŸkent Bakü’nün caddelerinde düzenlemesinin de tanıtım anlamında daha fazla bir katkı yapacağı aÅŸikar. Tam da bu noktada, altını çizmek istediÄŸim bir husus daha var. Otomobil sporu kültürü çok eskilere dayanmayan Türkiye, Güney Kore ve Hindistan gibi ülkelerde yüzlerce milyon dolar harcanarak yapılan pistlerin F1 haricinde atıl kalmasının, o ülkelerdeki yarışların ömrünü kısalttığını da gördük. Azerbaycan, cadde pist ile yola çıkarak hem bu riski azaltmış; hem de tıpkı Singapur’un yaptığı gibi ÅŸehrin güzelliklerini daha fazla ön plana çıkarmış olacak.
Organizasyonda bir Türk imzası…
Öte yandan onlar için önemli bir artı da, yarışın ‘ Danışmanlığı ve Pazarlama Müdürlüğü’nü ’ Ä°stanbul Park’tan yakinen tanıdığımız bir dostumuz Bülent Özerdim beyin yapması. Kendisi Türkiye GP’si günlerinde pistte önce pazarlama müdürlüğü, sonrasında da genel müdürlük yapmıştı. Dolayısıyla Türkiye GP’Si macerasında yapılanlar, yapılamayanlar; artılar ve eksiler; günahlar ve sevaplar kısmında her ÅŸeyi bizzat yaÅŸamış birisi olarak bu tecrübesini, yeni yarışın özellikle pazarlama anlamında daha baÅŸarılı olması için kullanıyor.
Nitekim Chris Brown, Enrique Iglesias, Pharrell Williams gibi dev isimlerin konserlerinin yanı sıra; farklı gösteri gruplarının aktiviteleri; Azerbaycan Kültür Locası, çocuklara yönelik sürüş okulu, lunapark ve oyun alanları; akrobat gösterileri; F1 sanat galerisi vb pek çok farklı aktivite ile beraber yarış meraklısı bir aile için hafta sonunun dolu dolu geçmesi planlanıyor. Organizasyon, Fernando Alonso’yu tanıtım elçisi ilan ettiÄŸinde, aslında iddialı olacağını göstermiÅŸti bir bakıma.
Ne diyelim, Türkiye’nin F1 serüveni hızlı ve hevesli baÅŸlamış, ama hayal kırıklığı içinde son bulmuÅŸtu. Dileriz Azerbaycan’ın macerası daha uzun soluklu ve baÅŸarılı olur.
Serhan Acar - aljazeera.com.tr
Henüz yorum yapılmamış.